Düşmanlık Taşı

Şu uğursuz dikilitaşa iyi bakın. Mirasların üzerinde bir tehdit gibi dimdik durur ya hani…

Bu dikilitaş benim erkim, erliğimdir, der Gallusar.

Hem geceye hem de gündüze sapladım onu; hem toprağa hem de destanlara sapladım.

Hem ışığı hem de karanlığı deler benim dikilitaşım, Şafağın Sınırında durup siyahı beyaza hasım eder. Öyküleri tam ortadan iki kutba böler de kavganın türküsünü kana kana içer.

Kahramanların kalbine nefret düşürsün diye diktim bu kuleyi. Düşmanlarını yenip onurlarını çalsınlar, onları ezip şarkılarını sustursunlar diye diktim. İçlerinde her kim dimdik durursa o muzaffer olsun, eğilenler ezilip gitsin diye…

Bu diyarda söz hakikatin mührüdür, sözü fetheden efsane olsun. Gece doğan gündüzü, günde doğan geceyi işgal etsin.

Miraslar tükenene kadar savaşsın, kahramanlar fasıla vermeden birbirine kılıç çalsın. Bu kule dimdik durursa zafer, kırılıp eğilirse bozgun gelsin…

Sonunda söylenecek söz kalmayınca, türküler yakılıp bitince benim dimdik, upuzun, kalın kulem kalsın geriye… Şafağın Yüreğine saplı halde.

Diye böbürlenir yaşlı ifrit. Kendi öykülerden mahrum, başkalarının destanlarına sığınan kıskanç zalim. Destanların hırsızıdır, ozanların da zindancısı. Benim öykülerimden doğdu ve ilk bana musallat oldu.

Benim türkülerle dolu yüreğimi çaldı ve ikilik diyarına hapsetti. Ama ben de ona bir oyun ettim;

Kulenin tam rahminde atar benim kalbim. Hem geceye hem de gündüze, hem düşmana hem de dosta bakar.

Efsaneler ikilikle yazılır… ister gece galebe çalsın ister gündüz, bu kule yıkılmaya mahkumdur. Onun gururlu dikilitaşı her kırıldığında Gallusar acı acı inler. Çünkü karanlığa saklansa aydınlık, ışığa saklansa gölgeler onu deler.

Gururlu Gallusar bir dikilitaşın var bu diyarda, er geç yıkılır, er geç senin de zulmün biter. Ama bitene kadar her kavgada yenilenin de ağrısı vursun sana, her kavgada fethedilmeyi hisset, yenilgiyi hisset; bozulmayı da yıkılmayı da hisset.