AHD-İ EVVEL

Enheduanna ilk ozan, ilk kurban. Uruk kentinin katiplerindendi. O kadın kil tabletlere öyle uzun süre yazdı ki daha önce kim olduğunu ne yaptığını unuttu. Tüm vaktini sadece öyküler yazmaya vakfetti, yüzlerce binlerce kil tableti destanlarla doldurdu.

O kadar çok yazdı ki yazdıkları yaşanmış mıydı yoksa kendisi mi uydurmuştu karıştırdı. İşte o an katiplik yolundan saptı ve yazdığı öyküleri sahiplendi. Öykülerin içine kalbini akıttı.

Bunu yaparak davetin ilk adımını atmış oldu.

Kandille aydınlanan taş odasında uzun bir süre de böyle geçti. Bir gün kendisinden nesiller önce yaşamış bir kâtibin destanını buldu unutulmuş sandıklardan birinde. Kil tablet eline alır almaz kuru ekmek gibi ufalanıp dağıldı. Enheduanna ellerindeki artık destansı ruhu asla bir daha geri gelmeyecek olan pişmiş kilin tozlarına baktı uçuşan.

Sonra kalbinden kopan öyküler hiç yok olmasın, yazdığı destanların kahramanları sonsuza dek yaşasın istedi.

En iyi öykü onunki olsun istedi!

Bir tablet aldı ve öykülerinin sonsuza kadar tekrarlanmasını diledi. Bunun için her şeyi veririm, her şeyi yaparım… böyle yazdı. Böylelikle davet tamamlandı.

İşte o zaman ona bir ifrit musallat oldu… Sıradan bir ifrit değil… sadece ozanlara ve katiplere gelen bir ifrit.

Enheduanna’nın kil tableti gözlerinin önünde bulanıklaşırken kafasının arkasında bir ses konuştu;

“Kimdir beni davet eden?”

Enheduanna sıçradı yerinden, kendi yazdığı öykülerden birinin içindeydi adeta. İlk defa duysa da bu sesi kim olduğunu biliyordu sanki.

“Ben Enheduanna,” dedi sonra durdu.

“En çok istediğin şeyi söyle bana Enheduanna.”

“Yazdığım öyküler eskiden bana mutluluk verirdi, kil tabletlerle dertleştikçe kendimi unuturdum. Şimdi yazdıklarımın bir gün toz olup gideceğini biliyorum. Kahramanlarım unutulacak… tek satır kalmayacak geriye.”

İfrit unutulmuş binlerce kahramanın iç çekişi gibi derin bir kahkahayı koyuverdi.

“Senin derdin büyük Enheduanna; sen cüzi satırlarında külli öyküler aksın istiyorsun.”

Kekeledi ama sonra doğrulup dedi ki: “Evet… bunu istiyorum, evet…

“O zaman de bana; ister misin kahramanların sonsuza kadar yaşasın?”

“Evet, istiyorum”

“Üç kere…”

Üç kere tekrar etti Enheduanna ağır ağır ve her söylediğinde biraz daha gerçek oldu bu isteği, dile döktükçe gücü de arttı. İfrit de kasıldı ve titredi; gökyüzündeki tüm yıldızların, yer altındaki tüm karanlığın, ateşin ve suyun harman olduğu geniş cübbesi kocaman açıldı.

Enheduanna bomboş gözlerle o karanlığa baktı. Sonsuzluğun bedelini hiç ama hiç düşünmedi.